Bethany’li Lazarus, Yeni Ahit’teki en derin ve çarpıcı hikayelerden birine konu olmuş, Hristiyan dünyasında büyük önem taşıyan bir figürdür. Yuhanna İncili’nde anlatılan Lazarus’un dirilişi, umudun, inancın ve yaşamın ölüm üzerindeki zaferinin güçlü bir sembolüdür. Lazarus, yalnızca İsa’nın yakın bir dostu olmakla kalmamış, aynı zamanda Hristiyan teolojisinde derin bir anlam kazanarak İsa’nın dirilişinin habercisi olarak görülmüştür.
Lazarus’un Yaşamı ve Geçmişi
Lazarus’un diriliş hikayesi öncesinde yaşamına dair çok fazla detay bulunmasa da, onun Kudüs yakınlarındaki Bethany köyünde yaşadığı, İsa’nın yakın arkadaşı ve Martha ile Meryem’in kardeşi olduğu biliniyor. Lazarus’un ailesi’nin evi, İsa’nın sık sık ziyaret ettiği ve konakladığı bir ev. Yuhanna İncili’nde, İsa’nın Lazarus ve ailesiyle özel bir bağ kurduğu, bu aileyi sık sık ziyaret ettiği belirtilir. Lazarus’un bu yakın ilişkiyi kurabilmiş birkaç kişiden biri olması, onun manevi önemini daha da artırır.
Bethany’deki yaşamları hakkında çok fazla bilgiye sahip olmasak da, Lazarus ve ailesinin İsa’ya duydukları sadakat ve sevgiden etkilenerek derin bir manevi bağ kurduklarını tahmin edebiliriz.
Diriliş Mucizesi
Lazarus’un diriliş hikayesi, Yuhanna 11:1-44 bölümünde detaylı bir şekilde anlatılır ve Hristiyan inancında büyük yankı uyandırır. Hikayeye göre, Lazarus hastalanır ve kardeşleri İsa’ya haber gönderir. Ancak İsa, Bethany’e hemen gitmek yerine iki gün daha bekler ve “Bu hastalık ölümle sonuçlanmayacak, Tanrı’nın yüceliği için olacak” der (Yuhanna 11:4). Ne yazık ki, İsa Bethany’e vardığında Lazarus dört gündür ölüdür ve mezara konulmuştur.
İsa geldiğinde Martha ve Meryem onu büyük bir acı içinde karşılar. İsa, arkadaşının yasını tutan kalabalık ile birlikte gözyaşı döker. Bu, Yeni Ahit’te İsa’nın en insani yönlerinden birini gösterir. Ardından İsa, Lazarus’un mezarına gider ve yüksek sesle “Lazarus, dışarı çık!” diye seslenir. Ve mucizevi bir şekilde Lazarus mezarından, kefenlere sarılmış halde çıkar.
Bu olay, İsa’nın Tanrı’nın oğlu olarak ölüm ve yaşam üzerindeki gücünü açıkça sergileyen bir mucize olarak kabul edilir ve aynı zamanda İsa’nın kendi dirilişine işaret eden bir ön bildiri olarak yorumlanır. Bu olay, Kudüs’teki dini yetkililer için bir tehdit haline gelir ve İsa’ya olan düşmanlıkların daha da artmasına neden olur.
Lazarus’un Dirilişinin Teolojik Anlamı
Lazarus’un dirilişi, Hristiyan teolojisinde derin bir simge olarak kabul edilir. Bu olay, İsa’nın kimliği ve misyonuna dair güçlü bir gösterge olarak Tanrı’nın gücünü yansıtır ve ölümün üzerinde kazanılan zaferi sembolize eder. Lazarus’un dirilişi, aynı zamanda manevi yeniden doğuşu ifade eder; İsa’ya olan inançla ölümün bile yenilebileceği mesajını taşır.
Lazarus’un diriliş hikayesi, Hristiyan öğretilerinde inancın, bağlılığın ve Tanrı’nın müdahalesinin gücünü anlatır. Martha ve Meryem’in umutsuzluk içinde bile İsa’ya olan güvenlerini koruması, bu hikayeyi daha da anlamlı kılar.
Lazarus’un Daha Sonraki Hayatı Hakkındaki Gelenekler
Dirilişinden sonra Lazarus’un hayatına dair İncil’de başka bir bilgi bulunmasa da, Hristiyan gelenekleri Lazarus’un sonraki yaşamı hakkında birçok hikaye sunar:
-
Kıbrıs’ta Kition Piskoposu: Bazı geleneklere göre, Lazarus Kıbrıs’a giderek burada Kition’un (günümüz Larnaka) ilk piskoposu olur. Larnaka’da adına yapılmış bir kilise vardır ve mezarının bu kilisenin altında olduğu rivayet edilir.
-
Göç ve Sürgün: Başka bir anlatıma göre, Lazarus ve kardeşleri Meryem ile Martha, Lazarus’un dirilişinin ardından Kudüs’teki dini otoriteler tarafından tehdit edildikleri için Fransa’ya göç eder. Burada İsa’nın mesajını yaymaya devam ettikleri söylenir.
-
Relik ve Ziyaret Yerleri: Lazarus’a ait birçok relik, Hristiyan dünyasında farklı ülkelerde muhafaza edilmektedir. Doğu Ortodoks Kilisesi ve Katolik Kilisesi’nde Lazarus’un mezarının bulunduğu yerler hac yeri olarak kabul edilir ve bu gelenekler onun anısına saygı gösterir. Lazarus’un Doğu Hristiyan geleneğinde 17 Mart, Batı Hristiyan geleneğinde ise 17 Aralık günü anma günü olarak kutlanır.
Sanatta ve Kültürde Lazarus’un Mirası
Lazarus’un hikayesi, tarih boyunca sanatçılara, yazarlara ve şairlere ilham kaynağı olmuştur. Sanatçılar, Lazarus’un diriliş anını, Meryem ve Martha’nın şaşkınlık ve hayranlık dolu bakışlarıyla resmederek sanatın en duygusal anlarından birini yaratmıştır. Caravaggio ve Rembrandt gibi ressamların eserlerinde Lazarus’un bu anı, İsa’nın gücünü ve insanlık üzerindeki etkisini gösterir.
Lazarus’un hikayesi, edebiyatta da kendine geniş bir yer bulur; T.S. Eliot’ın “Lazarus” şiiri gibi eserler ve modern literatürdeki çeşitli yorumlar onun hikayesini daha da derinleştirir. Lazarus, umut, inanç ve ölüm karşısında yaşam arayışının sembolü olarak kabul edilir.
Sonuç: Lazarus’un Kalıcı Mirası
Bethany’li Lazarus, dirilişiyle Hristiyan inancının temel figürlerinden biri olarak hatırlanır. Onun hikayesi, İsa’nın gücünün ve sevgisinin bir simgesi olarak yaşamın ölümden güçlü olduğu mesajını taşır. Lazarus, sadece bir dost değil, aynı zamanda Hristiyan dünyasında inancın, umudun ve yeniden doğuşun ifadesi olarak görülür.
Bugün Lazarus, dostluk, inanç ve yaşamın en zor anlarında bile umudunu koruyabilme gücünü simgeler. Ölümlerden dönen bu adamın hikayesi, nesiller boyunca hatırlanacak, inananlara ve arayış içindekilere yenilenmenin ve umudun kapısını aralamaya devam edecektir.