Ortadoğu'nun çalkantılı politik denizinde Türkiye sarsılmaz kaptan görevine devam ediyor.

Avrupa ve Batı Asya arasında stratejik bir konuma sahip olan Türkiye, Orta Doğu'nun karmaşık ve çoğu zaman değişken jeopolitik dinamikleri ile boğuşmaya devam ediyor. Suriye'de devam eden krizler, İran ve Suudi Arabistan arasında değişen güç mücadeleleri ve Filistin'de süregelen çatışma nedeniyle Türkiye'nin dış politikası birçok cephede sınanıyor. Ankara, ulusal güvenlik kaygıları ile bölgesel hedefleri arasında denge kurmaya çalışırken, artan zorluklar ve değişen ittifaklara rağmen Orta Doğu'yu istikrara kavuşturma konusundaki kararlılığını sürdürüyor.

Suriye Bataklığı: On Yıldır Çözülemeyen Çatışma
Suriye iç savaşının başladığı 2011 yılından bu yana Türkiye'nin güney komşusuna yaklaşımı, Beşar Esad'a karşı muhalefeti desteklemekten, çözümsüz bir şekilde devam eden çatışmanın yansımalarıyla başa çıkmaya doğru evrildi. 3,6 milyondan fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye'nin kaynakları ve sosyal altyapısı oldukça zayıflamış durumda. Dahası, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde, özellikle de Ankara'nın PKK'nın bir uzantısı olan YPG'ye karşı yürüttüğü askeri müdahaleler bu karmaşayı daha da arttırdı. Rus ve İran güçleri tarafından desteklenen Esad rejimi, Türkiye'nin “güvenli bölgeler” kurma ve mültecilerin geri dönüşünü kolaylaştırma çabalarına meydan okumaya devam ediyor. Türkiye'nin siyasi çözüm ve insani yardım çabalarına rağmen barışa giden yol engellerle dolu kalmaya devam ediyor.

İran-Suudi Arabistan Rekabeti: Hassas Denge Oyunu
İran ve Suudi Arabistan arasındaki rekabet, Orta Doğu'nun jeopolitik manzarasını büyük ölçüde belirlemeye devam ediyor ve her iki ülke de bölge genelinde vekil çatışmaları yoluyla hakimiyet kurmak için yarışıyor. Önemli Sünni ve Şii nüfusa sahip Müslüman çoğunluklu kilit bir ülke olarak konumlanan Türkiye, askeri çatışmalar yerine diplomatik çözümleri savunarak tarafsız bir duruş sergiliyor. Türkiye'nin incelikli yaklaşımı, Suudi Arabistan ile güvenlik işbirliğini sürdürürken İran ile ekonomik bağlarını geliştirmeyi amaçlıyor. Ankara'nın Irak ve Suriye'deki nüfuzu Türkiye'yi potansiyel bir arabulucu olarak konumlandırmış ve bölgesel gerilimi daha da tırmandırmak yerine diyalog yoluyla İran'ın yayılmacılığını engellemeyi amaçlamıştır.

Lübnan'da Devam Eden Kriz: İstikrar Mücadelesi
Lübnan'ın siyasi ve ekonomik istikrarsızlığının bölgesel güvenlik üzerinde geniş kapsamlı etkileri bulunuyor ve Türkiye Lübnan'ın egemenliğinin desteklenmesinde ve birlik hükümeti reformlarının savunulmasında etkin bir rol oynuyor. Türkiye'nin müdahaleleri arasında İsrail ve Lübnan arasındaki deniz sınırı anlaşmazlıklarında arabuluculuk yapmak ve yeniden inşa yardımı sunmak da yer alıyor. Ancak Hizbullah'ın varlığı ve İran'ın etkisi Türkiye'nin çabaları önünde önemli zorluklar teşkil ediyor. Ankara'nın stratejisi, Lübnan'ı istikrara kavuşturmanın anahtarı olarak siyasi çözümler ve ekonomik desteği vurgulamakta, müreffeh ve bağımsız bir Lübnan'ın bölgesel istikrar için faydalı olduğunu düşünmekte.

İsrail-Filistin Çatışması: Karmaşık İttifaklar Arasında Gezinmek
Türkiye'nin İsrail-Filistin çatışmasına ilişkin tutumu, Filistinlilerin haklarını desteklemek ve İsrail ile stratejik ilişkilerini sürdürmek arasında hassas bir denge kurmaya devam etmektedir. Ankara, İsrail'in Gazze ve Batı Şeria'daki eylemlerini yüksek sesle eleştirirken, Tel Aviv ile enerji ve güvenlik işbirliği de yapmaktadır. Türkiye'nin geçmişte İsrail-Suriye müzakerelerinde arabulucu olarak oynadığı rol ve Arap Barış Girişimi'ne verdiği destek, iki devletli çözüme olan bağlılığını yansıtıyor. Gerginlik zaman zaman alevlenirken, Türkiye Filistinlilerin isteklerini karşılayan ve bölgede istikrarı sağlayan adil bir çözümü savunmaya devam ediyor.

Yemen'in Yaşadığı İnsani Kriz: Barış için Savunuculuk
Yemen'deki iç savaş sekizinci yılına girerken, Türkiye ülkede yaşanan insani felaketi ele almak üzere diplomatik çabalarını yoğunlaştırdı. Ankara, BM öncülüğündeki barış görüşmelerini desteklemekte ve insani yardım ve yeniden inşaya öncelik veren tarafsız bir yaklaşımın gerekliliğini de vurgulamakta. Türkiye'nin Somali ve Afrika Boynuzu'ndaki stratejik varlığı, Yemen'deki krizde ticari ve diplomatik ilişkileri dengelemedeki rolünü arttırmaktadır. Yemen çöküşün eşiğine gelmişken, Türkiye'nin müdahalesi uzun süredir çatışmaların yaşandığı bir bölgede barış ve istikrarı desteklemeye yönelik.

Sonuç: Türkiye'nin Diplomasi İpindeki Sınavı
Türkiye'nin Orta Doğu'daki dış politikası, pragmatik diplomasi, insani yardım ve çatışma arabuluculuğunun bölgedeki sayısız zorluğun üstesinden gelmek için hayati önem taşıdığı karmaşık bir dengeleme eylemiyle tanımlanmaktadır. Türkiye tüm bölgesel aktörlerle ilişkilerini sürdürürken, odak noktası gerilimleri azaltmak ve uzun vadeli istikrarı teşvik etmek olmaya devam etmektedir. Arap Baharı'nın ardından devam eden istikrarsızlık ve bölge genelinde çözülemeyen çatışmalar nedeniyle Türkiye'nin stratejisi, kalıcı barış için işbirliği, diyalog ve güven inşasının öneminin altını çizmektedir. Bu yaklaşımın başarısı büyük ölçüde Türkiye'nin bölgenin değişen jeopolitik ortamında hassas bir dengeyi koruma becerisine bağlı olacaktır.